6 Eylül 2010 Pazartesi

ALINGANLIK VE ŞÜPHE

Alınganlık ve Şüphe

Buluttan nem kapanları bilirsiniz… Nasıl da alıngandırlar…Hani, “Hava bulutlu… Yağmur yağacak galiba…” demişler de, “Sen bana ördek dedin, değil mi?... Ne hakla hakaret edersin bana?... Ne hakla isim takarsın?... diye hırslanmış, parlamış adam… Çok alıngan, şüpheciye yakın alıngan bir dostumuz vardı… Akşamın geç vakti için bir dertleşme randevusu almıştı… “Biliyor musunuz” dedi, “Size gelmek üzere minibüse bindiğimde bir olay yaşadım… İki adam konuşuyorlardı. Ben onların hemen yakınlarında ve ayaktaydım… Doğru dürüst bir insan olsa ona da bir yer verirdik…” dediler. Çok kızdım ve “Sizden yer isteyen mi oldu ki?...” dedim. Adamlardan biri: “Dur hele bacım, sen niye alınıyorsun ki?... memlekette bir toprak ve miras işi var. Hayırsız da bir eniştemiz var. Onu konuşuyoruz biz şimdi…” diye yanıtlamaz mı? Çok utandım… İşte ben her şeyi böyle kendi üzerime çekiyorum ve alınıyorum…”
…Ya alınganlığı da aşan şüpheler?... Artık bir ruhsal rahatsızlık söz konusudur. Şüphe, bir kurt gibi kemirir kafasını yüreğini… ve bir süre sonra artık yaşam gerçeğidir bu şüphe… “Karım beni aldatıyor mu acaba?” demez…Bak yine sevdiğini düşünüyor…Aldatıyor beni…Onu düşünerek, sevgilisi için giyinip süsleniyor… Belki beni öldürüp ortadan kaldırmayı bile düşünüyorlardır…” Ve, tedbirler, savunmalar başlar…
“Ya yemeğime zehir koyarlarsa?...”Başlangıçta, önce onun yemesini bekler, sonra kendisi yer… Zamanla, yemeklerini dışarıda yemeye başlar ya da peynir- ekmekle idare eder…
Şüphe hastalığına Psikiyatri’de “Paranoid reaksiyon” denir… Bakışlardan, seslerden, her şeyden tedirgindir. Yanlış bağlantılar kurar kendi kendisine… Öyküler uydurur. Sonra da gerçekmiş gibi inanır… Paranoid kişinin yakın çevresine büyük bir görev ve sorumluluk düşer. Hastayı incitmeden, ürkütmeden ve bir an önce bir ruh hekimine baş vurulmalıdır. Geciken zaman hasta içinde çevresi içinde zarara işler…
Unutmayalım ki duygusallık başka, alınganlık başka, şüphe ise bambaşkadır…
Dr. Suna Tanaltay

Hiç yorum yok: