30 Aralık 2011 Cuma

Sınav Kaygısı

SINAV KAYGISI
Kaygı, korkuya benzeyen ancak kaynağın belirsizliği, süresi ve yoğunluğu bakımından korku halinden farklı bir durumdur. Kaygı duymak, korkmak, endişe duymak, huzursuz olmak gibi kavramlarla ifade edilmektedir. Bununla birlikte kaygı nahoş bir durum olarak algılansa da bir tehlike anında biyolojik olarak bedeni uyaran, harekete geçiren evrensel ve normal bir histir. Bununla birlikte herhangi bir tehlike olmadan duyulan kaygı ise normal dışı olarak adlandırılmaktadır. Kişi çoğunlukla duygusal ya da fiziksel baskı altındayken kaygı duyar. Kaygıyı belirleyen, nefes darlığı, terleme, baş ağrısı, yorgunluk gibi birtakım fiziksel belirtiler gözlenmektedir. Amaç kaygıyı tamamen ortadan kaldırmak, bastırmak veya ona yenik düşmek değildir. Bir miktar normal düzeyde bir kaygı, istek duyma, karar alma ve alınan karara göre harekete geçmeye yardımcı olur.
Öğrencilerin korkulu rüyası sınav kaygısı ise, herhangi bir dersten elde edilen düşük notun kişiliğe mal edilmesinden kaynaklanan yoğun bir korku halidir. Öğrenci, sınav esnasında duyduğu bu yoğun kaygıdan dolayı bildiklerini de etkili bir biçimde kullanamamaktadır. Sınav kaygısı, sınavın başlaması ile yoğunluğunu arttırır, sınavın sonlanmasıyla etkisini kaybeder. Bu nedenle, bir çok öğrenci, takıldığı sorunun cevabını sınav bittikten sonra hatırlar. Sınav kaygısının en önemli nedeni geleceğe yönelik düşünce ve inançlardır. “Bu sorular çok zor, yapamayacağım”, “ailem, öğretmenim hayal kırıklığına uğrayacak, rezil olacağım”, “ bu derste hiç iyi değilim”, “hiçbir şey anlamıyorum, tam bir aptalım”, “ sınavda yine gözüm kararacak, midem bulanacak ve terleyeceğim”, “yine hata yapacağım”, “böyle giderse bildiklerimi de unutacağım”, “arkadaşlarımdan daha zayıf ve daha beceriksizim”, “sınıftaki herkes benden daha yüksek notlar alacak”, “ süre yetmeyecek ve soruları yetiştiremeyeceğim”, “eğer notlarımı yükseltemezsem okuldan atılacağım”, “okulu bitirip iş sahibi olamayacağım, başım belada” gibi geleceğe yönelik en yaygın düşünce ve inanç biçimleridir. Bu tip düşünce ve inançlara sahip öğrencilerde unutkanlık aynı zamanda soruları cevaplarken hatırlama da güçlük sıklıkla görülmektedir. Bu tip öğrenciler bir türlü dikkatlerini toplayamazlar, düşüncelerini düzenleyemezler, soruları okuyup anlamakta zorlanırlar. Her zaman aşırı uyanık halde kendilerini dinler ve gözlerler. Bu zihinsel süreçler birtakım fizyolojik ve duygusal belirtilere de sebep olur. Bu fizyolojik ve duygusal belirtiler:
• Ateş basması,
• Bağırsak hareketlerinde düzensizlik, (ishal, kabız gibi)
• Baş dönmesi ve baş ağrısı,
• Baygınlık hissi,
• Beyni boşalmış gibi hissetme,
• Çarpıntılar,
• Düzensiz kalp atışları,
• Ellerde titreme,
• Gözlerde kararma,
• Karın ağrıları,
• Kasılmalar,
• Kas yorgunlukları,
• Mide ağrıları,
• Konsantrasyon da güçlük,
• Nefes almada güçlük,
• Terlemeler,
• Titremeler,
• Uyku düzensizlikleri,
• Uyuşmalar,
• Yeme alışkanlıklarında değişiklikler ve düzensizlikler,
• Gerginlik,
• Sinirlilik,
• Karamsarlık,
• Panik,
• Kontrolü kaybetme hissi,
• Çaresizlik,
• Güvensizlik,
• Heyecanlı olmaktır.
Bu zihinsel ve duygusal belirtilere sahip öğrencilerin çoğunlukla derse girmekten kaçındıkları, okula/dersane’ye gitmek istemedikleri, çoğunlukla ders çalışmayı bıraktıkları, erteledikleri, sınava girmedikleri ya da sınavı tamamlamadan bıraktıkları gözlenmektedir.
EBEVYNLERE ÖNERİLER:
• Yüksek beklentiler içinde olmaktan vazgeçin. Çocuğunuza ulaşamayacağı hedefler koymak onlar üzerinde baskı yaratacaktır.
• Diğer arkadaşlarıyla veya yaşıtlarıyla kıyaslamayın. Herkes farklıdır.
• Çocuklarınızın her problemini çözmeye, görevlerini, sorumluluklarını üstlenmeye çalışmayın.
• Kendi kaygılarınızla nasıl başa çıktığınızı onlara göstererek, model olun.
• Onu kaygılandıran konular hakkında açıkça konuşması için teşvik edin ve onları dikkatlice, yargılamadan, sessizce dinleyin.
• Onlara ne yapmaları gerektiğini söylemek yerine kendi çözümlerini üretmeleri için düşünmeye yönlendirin.
• Sınavların onun kişiliğini değerlendirmediğini anlatın.
• Tüm çabalarınıza rağmen sonuç alamıyorsanız, evladınızın fikrini de alarak, bir profesyonelden yardım isteyin.
ÖĞRENCİLERE ÖNERİLER:
• Her zaman sınava önceden hazırlanın.
• Planlı ve programlı çalışmayı öğrenin.
• Beslenmenize ve uykunuza dikkat edin.
• Düşünce ve duygularınızı gözlemleyin, gerekirse not edin. Olumsuz düşüncelerinizi olumlularıyla değiştirin.
• Kendinizi başkalarıyla asla kıyaslamayın çünkü herkes farklıdır.
• Fizyolojik belirtilere dikkat edin ve gevşeme, nefes egzersizleri gibi yöntemleri deneyin.
• Kaygınızı bastırmaya, yok etmeye çalışmak yerine onu tanımaya ve kabul etmeye gayret gösterin.
• Kaygınızla başa çıkamıyorsanız, bir profesyonelden yardım istemekten çekinmeyin.
Mine Çelik
Psikolojik Danışman
www.cocukvegenc.com

29 Aralık 2011 Perşembe

ERGENLİKTE ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

ERGENLİKTE ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ
Çocuklarımız büyüyor, çocukluk dönemini bitirip, ilk erişkinlik dönemine adımlarını atıyorlar. Bu dönemde ergenlerin fiziksel, zihinsel, ruhsal gelişimleri için farklı istek ve ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Ergenlerin en büyük ihtiyaçlarından biri de sosyal ilişkiler kurabilmek.Yaşam boyunca insanlar birbirleriyle ilişki içerisinde olmak zorundalar. İlk iletişimin ailede başladığını düşünürsek, elbette ki oyun çağında başlayan, aile dışındaki sosyal ilişkiler ergenlikte de devam eder, ancak oyun çağından farklı olarak ergenlik çağında gençlerin ilgileri anne-babalarından arkadaşlarına yönelir ve arkadaşlık ilişkileri daha bir önem kazanır. Bu da ergenler için normal, sosyal bir ihtiyaç ve yetişkinliğe hazırlıktır. Dolayısıyla bu dönemde uygun arkadaş seçimleri yapabilme, hem kendi cinsiyetinden hem de karşı cinsiyetten yaşıtlarıyla iletişim kurabilme becerisinin edinilmesi gerekir. Eğer ergen yaşıtlarıyla iletişim kuramıyorsa, davranışlarına bakılmalı, geliştirilmesi gereken yönlerine odaklanılmalıdır.
Arkadaşlıkların ergenler için yararları, sosyal dengeyi sağlamak, arkadaş grubu içinde kabul görmek, kendisini ve diğerlerini anlayabilmek, iletişim kurmayı öğrenmek, görüş açılarını genişletmek, karşı cinsi anlayabilmek ve takdir edebilmektir. Bununla birlikte aile içindeki baskılardan kurtulmak ve kendilerini ifade edebileceği başka ortamlara ihtiyaç duymak, aile içinde yeteri kadar iletişim kurulmadığı için sevgi ve ilgi ihtiyacını karşılayamamak, sürekli karşı cinsten yada yaşından küçüklerle iletişim kuruyorsa, cinsel veya sosyal kimlik konusunda birtakım sorunlara sahip olmak gibi sebeplerden dolayı ergenlerin yaşıtlarıyla doğru iletişim kuramadığı ya da yanlış seçimler yaptığı da gözlenmektedir. Ergenler için, doğru iletişim kuramama ve yanlış seçimlerin olumsuz sonuçları ile okul ve aile ortamından kopmalar, madde ve alkol kullanımı, çeteleşme, erken evlilikler gibi istenmeyen durumlarla karşılaşılmaktadır. Bunun için anne-babaların dikkatli olması gereken birkaç husus vardır.
Anne-Babalar İçin Öneriler:
• İletişim ailede başlar. Ne kadar sağlıklı iletişim kuruluyorsa o kadar sağlıklı ilişkiler geliştirilecektir. Dolayısıyla ergenle iletişim kurarken “ Ben senin yaşındayken …” ile başlayan cümleler kurmak ya da işaret parmağını sallayarak emir cümleleri kullanmak yerine karşılıklı konuşup, anlaşmak güvene dayalı bir ilişki oluşturmanın ilk adımıdır.
• Ergenlik döneminde çocuğunuzun da bir yetişkin birey olma yolunda ilerlediğini unutmayın. Dolayısıyla önceki kuralların işe yaramayacağını kabullenin ve birlikte anlaşarak, yeniden düzenleyin.
• Ergenlerle arkadaş olmayın. Ne kadar karşı çıksalar da onların bir anne-babaya ihtiyaçları var.
• Ergenler kendilerine ait özel, bağımsız alanları olsun isterler. Bununla birlikte onların güvenliği de her şeyden önemlidir. Arkadaşlarıyla tanışın, aileleriyle ilgili bilgi sahibi olun, telefon numaralarını bilin.
• Ergenler aynı zamanda karşı cins’e de ilgi göstermeye başlayacaktır. Flört ettiği kız/ erkek arkadaşlarıyla da tanışın.
• Gittiği yerleri bilin. Bir arkadaş grubuyla birlikte bir yere gidiyorsa saatini, yerini, hangi arkadaşlarıyla gideceğini öğrenin.
• Sürekli arkadaşlarını eleştirmeyin, kınamayın, kötülemeyin. Hoşlanmadığınız arkadaşları varsa uygun bir dille neden hoşlanmadığınızı anlatın.
• Arkadaşlarının yanında ona çocuk gibi davranmayın, azarlamayın ve utandırmayın.
• Enerjisini spor, sanat gibi faaliyetlere yönlendirmeleri için teşvik edin.
• Ergenlerin özel alanlarına, özel eşyalarına saygılı olun. Unutmayın, anne-babasına güvenen ergenler, paylaşmaktan çekinmeyecektir.
Mine Çelik
Psikolojik Danışman
www.cocukvegenc.com