26 Ağustos 2010 Perşembe

OKULA BAŞLADIM!

OKULA BAŞLIYORUM



I. ÇOCUKLUKTA İLKÖĞRETİM DÖNEMİ

Çağdaş toplumlarda düzenli bilgi ve becerilerin kazanıldığı bir kurum olan okul, çocukların bilgiye ulaşması ve anne-babadan sonra eğitimine devam etmeleri için gereklidir. Bütün eğitimciler, öğretmenler, anne-babalar, çocukların daha başarılı olmaları için çaba gösterir. Başlangıçta bir aile ve ev ortamında, yaşamındaki en önemli kişiler olan anne ve babaları ile başlayan eğitim ve öğretim hayatı, okul öncesinde 3 – 6 yaşında ve 7 yaşından itibaren de ilkokul ile devam eder. Üç yaş öncesinde, ilk olarak anne sonra baba ve diğer aile bireyleri önemliyken, 3 – 4 yaşlarında arkadaşlarına ilgi gösterir ve faaliyetlere katılırlar ama anne-baba ve aile ortamı, çocuk için önemini sürdürür. Araştırmalara göre, çocuklar için ilkokula başlayış, doğumdan sonra anneden ikinci kez ayrılış olarak nitelendirilir. 6 – 7 yaşlarındaki çocukların, yaşamlarının bir kısmını geçirecekleri başka ortamlara uyum sağlamaları beklenir. Anne-babadan sonra, yaşamlarındaki en önemli kişi öğretmenleri olacaktır. Okul ile çocuk yeni, sosyal ve karmaşık bir çevrede, bir birey olarak toplumda yer almayı ve dış dünyaya açılmayı öğrenir. Okul öncesi döneminden ilköğretime geçerken bazı çocuklar bu duruma kolayca ayak uydurabilirken bazı çocuklar annelerinden ayrılmakta zorlanır; okula, yeni arkadaşlarına ve öğretmenlerine alışmakta güçlükler yaşayabilirler. Bu çocukların uyum sağlayabilmeleri için daha fazla zamana, anlayışa ve yardıma ihtiyaçları vardır. Bu durumda okula başlama olgunluğu ya da hazırlıklı olma kavrama söz konusudur.

II. OKULA HAZIRLIK (OKUL OLGUNLUĞU) NE DEMEKTİR?

Olgunlaşmadan daha geniş bir kavram olan ‘hazır olma’ kavramı, bireyin bir işi yapabilmesi için gerekli ön bilgi, beceri ve tutumlara sahip olmasıdır. Okula hazırlık kavramı, çocuğun herhangi bir duygusal zorluk çekmeden, kolayca ve yeterli derecede öğrenebilmesidir. Daha önce bazı alanlarda bilgi ve becerilerin kazanılmasında güçlük çeken çocuğun, artık bunları kolayca yapabilmeleri beklenir. Annesinden ayrılan çocuk için bu defa sınıf ortamında birtakım görevler bulunur. Sadece sınıfa yalnız girmeye alışması değil, ders süresince sırasında oturması, öğretmeninin anlattıklarını dinlemesi ve takip etmesi, talimatlarını yerine getirmesi gerekir. Ancak ilkokul birinci sınıf öğrencileri için en önemlisi okuma ve yazma öğrenmeleridir. Dolayısıyla okumaya hazırlık ve okula hazırlık terimleri bazen birlikte bazen de birbirlerinin yerine kullanılır. Hangi biçimde kullanılırsa kullanılsın, asıl olan çocuğun okulda kendisinden istenen görevleri başarıyla yerine getirmeye hazır olmasıdır.

III. OKUL HAZIRLIĞINDAKİ ÖNEMLİ ETKENLER NELERDİR?
Okula hazırlıklı olmada çeşitli gelişim alanlarının önemi vardır:
1. Fizyolojik: Her yönüyle normal, fiziksel büyüme ve gelişmedir. Yaş, boy ve ağırlık, cinsiyet, görsel algı, işitme algısı, hareket algısı (kalın ve ince kasların gelişimi ve koordinasyonu), diğer beden işlevleri (salgısal, nörolojik, hormonal)
2. Sosyal: Diğer insanlarla iyi ve başarılı ilişkiler kurabilme yeteneğidir.
3. Dil: Diğer insanlar ile rahatça iletişim kurabilmesidir.
4. Duygusal: Çevresi ile bağımsız ilişkiler kurabilmesidir.
5. Zihinsel: Bilgi ve anlayış kazanabilmesidir.



İlkokula başlamak için çocuğun 6 yaşını doldurmuş olması gerekir. 6 yaş çocuğunda, sosyal bilinç ve olgunlukta artış, arkadaş ilişkilerinde yoğunluk, ince kas becerilerinde artış gözlenmektedir. Hayal kurma ve espri yeteneklerine sahiptir. Hayal ve gerçeği ayırt edebilir, böylece somut düşünceden soyut düşünceye geçiş başlar. Bu yaş döneminde fiziksel gelişimlerinde bir yavaşlama beklenir. Bu yavaşlama becerilerinin artmasına olanak verir. Kas dokusu hızlı gelişir ama kaslar fonksiyonlarını tam olarak yerine getiremediğinden hareketlerde yetersizlik görülebilir. Aynı zamanda büyük kasları harekete geçiren bisiklete binmek ve ip atlamak gibi aktiviteler de yaygındır. Bu özelliklerdeki 6 yaş çocuğu, özgür ev ortamından, anaokulunun oyun ağırlıklı faaliyetlerinden ve aktivitelerinden sonra bocalayabilir. İlkokul, öğrenme ağırlıklıdır. Bu yüzden disiplini sağlamakta çok aceleci davranmamak gerekir. Israrcı yaklaşım çocuğun ileriye dönük endişeler yaşamasına neden olabilir. Dikkat ise öğrenilen bir şey olduğu için yavaş yavaş geliştirilebilir. Başta aynı görevle uzun süre meşgul olmak, bu yaş dönemindeki çocuk için çok zordur. Adım adım çalışma süresini arttırmak daha iyi bir tutum olacaktır.



IV. ÇÖZÜM YOLLARI İÇİN ÖNERİLER

• Yeterli sosyal ortamda bulunmamış, aşırı bağımlı çocuklar, okula uyum sağlama dönemini kolay aşamazlar. Okula korkarak giden ve evi düşünen çocuk ‘öğrenme’ de zorluklar yaşar. İki – üç haftada uyum gösteremeyen çocuklar okula gitmek konusunda tepkiler ve kusma, ağrı gibi belirtiler geliştiriyorsa ‘okul fobisi’ söz konusu olabilir. Her çocuk için belirtilerin türü ve şiddeti farklı olabilir. Bu sorunun üstesinden gelme yolu, öncelikli anlayışlı ve sevecen bir öğretmenin desteğidir. Öğretmenin çocuğun okula gitmesi yönünde kesin ve kararlı bir tavrı olmalıdır. Okula gidilmeyen her gün problemin daha da çok büyümesine neden olur. Mümkünse, tercih ettiği bir aile büyüğü ile okula gelmesi ve devamının sağlanması gerekir.
• Okula hazır olmanın ve uyum sağlamanın bir başka etkeni, öğrenmeyi sağlayan zihinsel yeteneklere sahip olması ve beklenen performansı gösterebilmesidir. Bu durumda ailenin ve öğretmenin kuşkusu varsa uzman yardımı alınmalıdır. Psikoz- pedagojik tedavi gerektiren her türlü sorun için erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Aksi halde çocuğa okula uyum sağlaması yönünden zaman kaybettirir.
• Çocukların okulla ilgili endişelerini ve duygularını ifade etmesine müsaade edilmelidir. Olumsuz duygular söz konusuysa, dinlemek ve kabul etmek gerekir. Olumsuz duyguların dinlenmesi çocukları rahatlatacaktır.
• Çocuğun okulla ilgili sorduğu sorulara açık ve dürüst cevaplar verilmelidir.
• Okul korkusuna dâhil olarak parmak emme, bebekçe konuşma, alt ıslatma gibi davranışlar da görülürse sabırlı olup, rutini bozmadan görmezden gelinmeli ve olumlu yaklaşımlara devam edilmelidir.
• Çocuğun okulla ilgili belirgin bir korkusu varsa, çocukla birlikte okula gidilmeli ve korkusunun üstesinden gelmesine yardımcı olunmalıdır.
• Çocukların anne-babalarıyla devamlı vakit geçiremeyeceğini öğrenmeleri için gerçek açıklamalara ve deneyimlere ihtiyaçları vardır. Ayrı olduğunuzda bile güvenli ve mutlu hissedebileceğini ve ayrılığın geçici olduğunu anlatmak gerekir.
• Çocuklara karşı sakin ve sabırlı olmak gerekir. Okul, onun için yeni bir tecrübedir ve birtakım problemler yaşaması gayet doğaldır.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Değerli Öğrenciler,
Öğrenci Koçluğu Eğitim Programı Eylül'de başlıyor... Bilgi için bekleyiniz. ÇOK YAKINDA!!!

Mine'nin videoları

Çocuk ve Genç Videoları artık youtube ve facebookta.
Mine'nin konuları: 2 yaş sendromu, tuvalet eğitimi, oyun terapisi, psikolojik danışmanlık ve parmak emme

13 Ağustos 2010 Cuma

Parmak Emme ve Tırnak Yeme

Parmak Emme ve Tırnak Yeme

Parmak emme problemi genellikle anne- babalardan, “parmağını emiyor acaba bir sorunu mu var?”, “parmak emmesi dişlerine zarar verir mi?”, “ Bu alışkanlığını ne zaman bırakır?”, “Parmağının emmemesi için neler yapabiliriz?” gibi benzer sorularla gelir. Parmak emme de tırnak yeme, alt ıslatma, yalan söyleme gibi alışkanlık ve eğitimle ilgili bir problemdir.
Doğum ile birlikte bebekler, yaşama uyum sağlamak ve yaşamlarını devam ettirmek için birtakım refleksler getirir. İlk bir yıl içinde bebekler dünyayı ağız yolu ile algılar ve bu dönemde bebekler ne bulurlarsa ağızlarına götürme eğilimindedir. Aynı zamanda emmek beslenme dışında haz vermektedir. Daha sonraki dönemlerde emme refleksi biberon ve emzikten sonra battaniyesine, oyuncağına ya da parmağına yönelebilir. Çoğunlukla bebekler başparmağını emerler. (diğer parmaklarını da emebilirler.) Yeni doğan bebeklerin hemen hemen hepsinde görülen, daha ana rahminde başlayan, zararsız, olağan bir davranıştır. Doğum öncesinde anne karnında başlayan emme, 3–4 yaşına kadar devam eder ve normal karşılanır, ancak 5–6 yaş döneminden sona ermesi beklenir. Bu dönemden sonra tırnak yeme alışkanlığı ortaya çıkabilir. 3–4 yaşından önce tırnak yeme alışkanlığı görülmemesine rağmen, nadiren 15 aylık gibi erken bir dönemde bu davranışa rastlanabilir. Ayrıca tırnak yeme davranışı ergenlik çağında da gelişebilir. Her iki alışkanlığın da sona erdirilebilmesi için çok geç olmadan tedavi edilmelidir. Bu yaş döneminden sonra devam eden parmak emme ve tırnak yeme davranışı psikolojik bir sorundan kaynaklanabilir ve bir uzman yardımı alınmasında fayda vardır.

Zararları:
o Üst ve alt diş yapısında bozukluklar
o Parmağında zamanla incelmeler, aşınmalar
o Parmağın renginde koyulaşmalar
o Bilekleri de emmeler
o Tırnak yapısında bozukluklar

Nedenleri:
o 9. aydan itibaren,1 yaşındaki çocukların çoğu, uyku ile parmak emme arasında bir bağ kurarlar. Uykuya geçerken parmak ya da herhangi bir nesneyi emme eğilimindedirler. Bu alışkanlık aylarca sürebilir ve 3 yaş döneminde vazgeçirmeye yönelik çabalarda direnç görülür. Uykuya daldığında elini ağzından çekmek yeterlidir.
o Bebekler diş çıkarma zamanında parmak emebilir.
o Çocuklar zorluklarla karşılaştıklarında, utandıkları ya da sıkıldıkları için parmak emebilir. Uykuya geçişlerde, yalnız kaldıklarında ve çok yoğun duygular yaşadıklarında sıkça görülür. Bazı çocuklar da kendilerini ifade edemedikleri durumlarda ve kendilerini güvensiz hissettiklerinde tırnak yeme davranışı gösterirler.
o Anne-baba arasında yaşanan çatışmalar, gerginlikler çocukta parmak emmeye ve tırnak yemeye yol açabilir.
o Yeni bir kardeşin aileye katılması ile ilgiyi tekrar kendi üzerine çekmek için, çocuklar parmak emme gibi regresif (gerileyici) eğilimler gösterirler.
o Parmak emme ve tırnak yeme davranışını bir başkasından da model alabilirler.
o Tırnak yeme ergenlik döneminde görülüyorsa, kendi başlarına baş edemediği sorunları nedeniyle bu tür bir alışkanlık geliştirirler.



Çözüm Yolları:
o Öncelikle parmak emmeye nelerin neden olabileceği araştırılmalı ve sorunları ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atılmalıdır. Parmakta incelmeler, tırnak yapısında oluşan problemler, diş bozuklukları gibi fiziksel rahatsızlıklar, parmak emmeye ve tırnak yemeye neden olan psikolojik sorunlar için ilgili uzmanlara başvurulmalıdır.
o 3–4 yaş öncesi dönemde parmak emmenin gelişiminin bir parçası olduğu unutulmamalı ve telaşlanılmamalıdır. Parmak emme de alt ıslatma gibi yaşla birlikte azalma göstermektedir.
o 4 yaşından sonra, parmak emmenin ve tırnak yemenin diş sağlığına, parmağına ve tırnak yapısına nasıl zarar verdiğini, çocuğa usandırmadan ve anlayabileceği basit bir dilde anlatılmalıdır.
o Çocuk bu davranışlarından dolayı utanç yaşamamalı, kendini suçlu hissedip yargılamamalıdır. Kendisini bu davranışı yüzünden başarısız olarak algılarsa özgüvenini kaybedebilir. Aynı zamanda olumsuz tavırlar çocuğun bu davranışlarını da pekiştirebilir. Özellikle okul öncesi ve okul çağında arkadaşlarının tavırlarının önemli derecede etkili olduğu unutulmamalıdır.
o Anne-baba’nın, çocuğun parmağını emmemesi, elini ağzından çekmesi yönündeki devam eden ve sürekliliği olan ikazları tam da çocuğun dikkatleri üzerine toplama isteğine cevap vermektedir. Bu tür ilişkilere son verilmelidir.
o Çocuk yeni doğan kardeşi sebebiyle bu davranışı geliştirmişse, yerinin hiçbir zaman doldurulamayacağını ve hala sevildiğini hisseder ve anlarsa gerginliği azalacaktır. Gerginliği azaldıkça da zamanla bu alışkanlığından vazgeçecek, kardeşinin de bakıma, sevgiye muhtaç olduğu ve hep birlikte ona bakılması gerektiği yönünde ikna olacaktır.
o Bu alışkanlıkları azaltmak için çocuk oyuna, özellikle parmak oyunlarına yönlendirilebilir.
o Çocuklar yalnız kaldıklarında bu davranışları daha sık sergilerler. Evde basit görevler verilerek yardımcı olmasına izin verilebilir.
o Tırnak yemek için kullanılan acı ojeler, parmak emme içinde caydırıcı olabilir.
o Bu dönem anne-baba yardımı ile daha kolay atlatılacaktır. Uykuya geçerken elini tutmak ya da masal anlatmak, gün içinde ya da yatarken elini oyalayacak, sevdiği bir oyuncağını yanında bulundurmasını sağlamak işe yarayabilir.
o Bu davranışlar diş problemlerinden kaynaklanıyorsa, diş kaşıyıcıları ya da çocuğun eline meyve- sebze türü gıdalar verilerek, dikkatini parmağından ve tırnağından uzaklaştırmak mümkündür.
o Sağlıklı iletişim, yeterli derecede sevgi ve ilgi göstermek çocuğun kendini güvende hissetmesine yardımcı olacaktır.
o Bütün bu önerilere rağmen bazı gergin çocuklarda bu davranışın devam ettiği gözlenmektedir. Bu davranışlara genellikle uyku ve yeme bozuklukları da eşlik eder. Böyle bir durumda en yakın zamanda bir çocuk psikiyatrisine başvurulmalıdır.





Mine Çelik
Psikolojik Danışman
www.cocukvegenc.com